Son günlerde Türkiye'de meydana gelen dehşet verici bir olay, hem toplumu hem de güvenlik güçlerini derin bir endişeye sevk etti. Adana'nın Seyhan ilçesinde, bir kişi, husumet duyduğu adamı, namaz kılarken kirli bir planla infaz etti. Bu olayın ardından, toplumda dinin özünü ve kutsallarını ihlal eden bir canlının hangi psikolojik sorunlarla hareket ettiğine dair derin tartışmalar başlamış durumda. İşte ayrıntılar…
Olay, Seyhan'da bir camide meydana geldi. İddialara göre, iki kişi arasında uzun bir süredir devam eden bir husumet bulunuyordu. Olayın faali, husumetini bir türlü çözemeyen ve düşmanlığını derinleştiren D.B., belirli bir süre boyunca planını yaptı. Korkunç planının detaylarını, camide namazını kılmaya gelen H.K.'nin peşine düşerek gerçekleştiriyor. D.B., H.K.'nin namaz kıldığı esnada, etrafında kimsenin olmadığını görünce harekete geçmekte tereddüt etmedi.
Namaz, Müslümanlar için son derece önemli bir ibadetken, burada gerçekleşen bu olayı izleyenler arasında büyük bir infial yarattı. Namazda saldırıya uğrayan H.K., D.B.’nin aniden yanına yaklaşıp boğazını kesmesiyle hayatını kaybetti. Camiden yükselen çığlıklar, kısa sürede güvenlik güçlerine ulaştı ve ağır yaralı olan H.K., hemen hastaneye kaldırıldı fakat tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. D.B. ise olayın ardından kaçtı. Polis, cinayeti araştırmak üzere geniş bir soruşturma başlattı.
Bu olayın ardından, camide ve çevresinde bulunan vatandaşlar büyük bir korku içindeydi. Dinin rahmet ve barış vardır mesajını vermesi gereken bir mekanda, böyle bir cinayet işlendiği için ibadet yerleri üzerinde ciddi bir tehdit oluşturmaya başladı. Diyanet İşleri Başkanlığı konuyla ilgili açıklama yaparak, "Camiler, hoşgörü ve kardeşlik müesseseleri olmalıdır. Bu tür davranışlar asla kabul edilemez." sözleriyle toplumun bu konudaki hassasiyetine vurgu yaptı.
Olayın meydana geliş şekli ve D.B.’nin eyleminin niçin gerçekleştiği üzerine düşünüldüğünde, toplumda düşmanlığa ve kin ve nefret tohumlarına yer verilmemesi gerektiği ortaya çıkıyor. D.B., polis tarafından kısa süre sonra yakalanarak gözaltına alındı. Savcılık, işlenen cinayetin ardındaki nedenleri ve D.B.'nin psikolojik durumunu araştırmak için onu Adli Tıp Kurumu'na sevk etti. Ayrıca, birçok insan bu cinayet için ‘psikolojik etkenler’ üzerinde yoğunlaştı ve D.B.'nin hayatında yaşadığı büyük travmalar ya da çatışmalar olup olmadığını merak etmeye başladı.
Cinayet, toplumda geniş yankılar uyandırırken, dinin özünden uzaklaşmanın getirdiği sonuçlar bir kez daha sorgulanmaya başlandı. İleri düzeyde bir öfke ve düşmanlığın, bir insanın canını alma noktasına nasıl ulaşabileceği, toplumu düşünmeye ve tartışmaya itti. Üzerinde çokça durulması gereken bir diğer konu ise, toplumun bu tür husumetli ilişkilerde nasıl bir tavır takınması gerektiğidir. Unutulmamalıdır ki; insanlar arasındaki farklılıklar, hoşgörü ve anlayış ile aşılabilir.
Olay, merakla beklenen davanın yanı sıra, benzer durumların önüne geçilmesi için toplumsal dayanışma ve eğitimlerin artırılması gerekliliğini bir kez daha hatırlatıyor. Şayet toplum olarak, can alan bu tür olayların önüne geçebilecek bir bilinç geliştiremiyorsak, gelecekte daha fazla kayıp yaşamamız kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç olarak, namaz kılarken bir bireyin boğazını keserek öldürme eylemi, sadece bireysel bir husumetin ötesine geçmiş ve dinin öz değerlerine karşı bir ihanet olarak algılanmıştır. Hem bu vahşeti önlemek hem de sahip olduğumuz inançlarımızı korumak adına daha dikkatli ve bilinçli bir toplum oluşturmak zorundayız.