Marmara Denizi, Türkiye'nin en önemli su kaynaklarından biri olmasının yanı sıra, doğal güzellikleri ve zengin deniz biyoçeşitliliği ile tanınmaktadır. Ancak, son yıllarda bu güzelliklerin yerini, deniz yüzeyini kaplayan müsilaj almıştır. Müsilaj, denizlerde meydana gelen yoğun alg patlamalarının bir sonucudur ve suyun oksijen seviyesini azaltarak ekosisteme ciddi zararlar vermekte. Bu durum, hem su altı yaşamını hem de kıyı ekonomisini tehdit eden ciddi bir sorun haline gelmiştir.
Müsilaj, aslında suya karışan organik maddelerin, özellikle alglerin parçalanması sonucunda ortaya çıkan jel benzeri bir madde şeklinde tanımlanabilir. Akla gelen ilk nedenlerden biri, insan kaynaklı kirlilik ve tarımsal faaliyetlerin yol açtığı besin maddelerinin denizlere karışmasıdır. Aşırı besin maddesi, özellikle fosfor ve nitrojen, su ortamında alglerin hızla çoğalmasına neden olur. Bu durum, 'eutrofikasyon' olarak adlandırılan bir süreci tetikler ve sonuç olarak müsilaj oluşumuna yol açar. Güzelim Marmara Denizi, yaz aylarında müsilajla kaplanırken, yazın gelmesiyle denizlerin sıcaklığı ve düşük rüzgar hızı bu durumu daha da kötüleştiriyor.
Marmara Denizi'nde meydana gelen müsilaj, ekosistem üzerinde çok çeşitli olumsuz etkilere yol açmaktadır. İlk olarak, müsilajın su yüzeyini kaplaması sonucu su altındaki bitkilerin ve canlıların gün ışığından mahrum kalması, fotosentez yapmakta zorluk çekmelerine neden olur. Bu durum, besin zincirinin alt halkalarındaki canlıların da yok olmasına zemin hazırlar. Örneğin, plankton gibi su altı organizmalarının azalması, balık türlerinin de azalmasına yol açarken, dolaylı olarak insan tüketimini de tehdit etmektedir.
Müsilaj ayrıca, balıkçılığı da olumsuz etkilemektedir. Müsilaj kirliliği, balıkların yaşam alanlarını daraltarak, avlanma koşullarını zorlaştırır ve deniz ürünleri pazarını tehdit eder. Bunun yanı sıra, kıyı kesiminde turizm sektöründeki duraklama, yerel ekonomi üzerinde büyük bir etki yaratmaktadır. Gerek yerel yönetimlerin gerekse de hükümetin bu durumla ilgili alması gereken acil ve etkili tedbirler bulunmaktadır.
Denizlerimizdeki müsilaj sorununun çözülmesi, sadece bir çevre meselesi değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik bir sorundur. Şu an için doğal kaynaklarımızın korunmasına yönelik bazı stratejiler geliştirilmiş olsa da, müsilajın yeniden oluşumunu engellemek için daha temelden değişikliklere ihtiyaç vardır. Atık su arıtma tesislerinin iyileştirilmesi, aşırı gübre kullanımının denetimi ve kıyı alanlarının korunması gibi çeşitli önleyici tedbirler alınmalıdır.
Ayrıca, halkın bu konuda bilinçlendirilmesi, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde atılacak adımlar için oldukça kritik bir öneme sahiptir. Müsilajın Marmara Denizi'nde yarattığı etkiler, sanattan bilime pek çok alanda toplumsal duyarlılığın artmasına neden olmalıdır. Müsilaj sorunu, herkesin ortak bir sorunu olarak görülmeli ve bu konuda toplum tüm kesimlerinin işbirliği içinde çalışması gerekmektedir.
Son olarak, Marmara Denizi’nin korunmasına yönelik daha geniş kapsamlı uluslararası iş birlikleri de önem kazanmalıdır. Denizin geleceği sadece Türkiye değil, bölgedeki diğer ülkeler için de kritik bir öneme sahiptir. Eğer Marmara Denizi ile ilgili kalıcı çözümler üretilmezse, bu ekosistem sadece bizim değil, gelecek nesillerin de yasayacağı bir doğal hazine olmaktan çıkabilir.
Marmara Denizi'nde müsilaj sorunu ile mücadele etmek, hem biyolojik çeşitliliği korumak hem de toplumun ekonomik refahını sağlamak açısından hayati bir öneme sahiptir. Bu nedenle, bilinçli ve sürdürülebilir bir yaklaşım geliştirilerek, Marmara'nın geleceği hepimizin elindedir.